Keçi çobanı Yörük kadını Özgül’ün, hayata bakış açısıyla, duruşuyla herkesi duygulandırdı. Mutluluk arayanlar bu sese ve Özgül’ün anlatımına, ifadelerine, hayata bakışına kulak versin…
Kültür Kervanı programının ekibi, Mersin’de Türkiye’nin son konar-göçerleri olana Sarıkeçililer’i ziyaret etti ve orada Özgül’le konuştu.
Özgül’ün hayata bakış açısı herkesi duygulandırdı, video çık kısa süre içinde 600 bin izleme aldı.
Özgül’ün hayata bakışı, yaşadıkları, çocuğunu yetiştirme şekli mutluluk arayanlara gerçekten ders niteliğinde.
Çünkü ellerindekilerle yetinmeyi bilen ve şikayetçi olmayan insanlar..
Eşini trafik kazasında kaybeden Özgül, hayatındaki değişimi de o döneme bağlıyor. Yaylada çocuğuna hiç bir şeyden kısıtlama getirmek istemiyor, tehlikede olmadığı sürece.
Ve çok önemli bir sözü sarf ediyor Özgül: Olmayana takılıp da olanları da kaybetmek istemedim…. İnsan böyle düşünüyor artık. Güçsüzlüğüm Berra olmasaydı bırakırdım her şeyi. Hani bir belki mağarada yaşayamazdım ama, mağarada yaşayan kadar her şeyi bırakırdım ama Berra’nın yüzüne bakınca hepsi tamam diyorum…
Nefis peşinde koşulmaz, elindekiyle yetinmelisin. Ömür düşününce uzun bir şeymiş gibi geliyor. Ama uzun değil, mutlu olduğun kadar yaşayacaksın.
Karnın doyuyorsa ve sevdiklerin de yanındaysa mutlusun demektir.
İzleyin: İşte herkesin ders alacağı o hayatı yaşayan o güzel yürekli kadının anlattıkları…
Herkesin ders alacağı bir yaşam biçimi
Hem keçi çobanlığı yapıyor hem de çocuk büyütüyor. Bozkır yaylasındaki kıl çadırlarında. Herkesin ders alabileceği bir yaşam biçimi ve hayata bakış açısı var. Türkiye’de hali hazırda tam ve son konar-göçer yaşam biçimini sürdüren 180 hane Sarıkeçili yörük aile mevcuttur.
SARIKEÇİLİ YÖRÜKLERİ
Mersin’de Türkiye’nin son konar – göçerleri, Sarıkeçililer yaşamaktadır. Günümüzde sayıları oldukça azalmış olan Sarıkeçili ailesi konar – göçer hayat sürmektedirler. Bir başka ifade ile topraksızdırlar. Hayatları, bütün bir yıl yayla-sahil konup göçmekle geçmektedir. Kışları Aydıncık – Silifke – Gülnar – Anamur sahillerinde; yazları da Konya’nın Seydişehir – Beyşehir yaylalarında kira ile yazlamaktadırlar. Sarıkeçililerin bütün varlığı deve, davar ve deve sırtında taşınan ev eşyalarıdır. Sabah gün doğmadan çadırlar sökülüp, develere sarılır, öğleye yakın müsait bir alana çadırlar kurulur. Ertesi sabah aynı uygulama yenilenir. Bazı konaklamalar iki günü bulabilir.
Genellikle göç yolları bellidir. Yolun geçtiği köylerin muhtarlığından geçiş izni alırlar. Her geçtikleri ilçede adamları vardır. Bu vasıta ile sürünün aşısı ve doğum ölüm gibi işlemleri yapılır. Yolculukları süresince güneşe bakarak saatlerini tespit ederler. Kendilerince geliştirilen takvimlere bakarak ve geceleyin yıldızların durumuna göre hava tahminleri yapılır. Kimi fırtınalar yaklaştığında çadırlar kaldırılamaz, kimi belli günlerde de sürüler güneşe çıkarılmaz. Düğün ve cenaze merasimleri en yakın köyde yapılır. Ölüleri hayvan sırtında yakın bir köyün mezarlığına taşınıp gömülür, ölüleri dağda bırakma adeti yoktur. Düğün için kız tarafı başlık alır. Başlık deve ve keçi olduğu gibi kısmen altın ve nakit para da olabilir.
Kış aylarında kaldıkları mevkiler, baharda göçtükleri yerler, hayvanlarının daha rahat etmesine bağlıdır. Hayvanların ölümüne neden olan kene yüzünden bir kış kışladıkları yurtluklara gelecek yıl konamazlar. Bir başka ifade ile her kış kışlakları, her bahar göç yolları değişecektir. Her geçen gün tarım alanlarının genişlemesi, devletin orman dikim çalışmaları ve en önemlisi çağın gereği bu hayatı sona erdirmeye zorlayan etkilerle Sarıkeçililer hızla tükenmektedir.